Hayata ya da ucuz ölümlere…
Çatır çatır ölüyor insanlar...

Uful Türkyılmaz
-Çatır çatır ölüyor insanlar.
Üstelik acı çeke çeke…
Yanarak, zehirlenerek, boğularak…
Eğlenmek için gittikleri düğünde,
Tatil için gittikleri otelde,
Yemek yedikleri lokantada,
Ekmek parası uğruna çalıştıkları işyerinde…
Ve ne yazık ki çoğu zaman çocuklar da o ölümlerin içinde.
Ölüm artık o kadar da ucuz.
İzmir’in Selçuk ilçesinde beş kardeş yanarak can verdi.
Son nefeslerinde acılarını hafifletmek için birbirlerine sarılmışlardı.
Artık nasıl bir yangındı ki, nasıl bir ihmaldi ki…
Birlikte kül oldular.
Kartalkaya’da 78 kişi yandı; 36’sı çocuktu.
Yetmedi…
Daha bir hafta önce Kocaeli Gebze’de altı kişi,
Ekmek paralarını kazandıkları işyerinde yanarak can verdi.
Aralarında yine çocuklar vardı.
Müfettişler araştırdı, gazeteciler sordu,
“Nasıl oldu bu?” diye.
Bir çalışan anlattı:
“Zabıtalar denetleme adı altında gelirdi.
Patronumla oturur çay içip sohbet ederlerdi.
Patronum bana, zabıtalara parfüm, krem ne isterlerse hazırlamamı söylerdi.
Onlara hediyeleri verirdim, denetleme yapılmadan giderlerdi.”
Bir diğer çalışan Gülhan Bendi ise gözyaşlarıyla söyledi:
“Denetime gelen zabıtalar patronla çay içip hediye alarak gidiyordu…”
Gerisini anlatamadı. Çünkü anlatılacak ne kalmıştı ki?
Bir yanda altı cana mezar olan fırın,
Hemen yanında onu denetlemekle yükümlü İŞKUR binası.
Bu kadar yakın, bu kadar uzak vicdanlar…
Gün geçmiyor ki yeni bir “iş cinayeti”, yeni bir “ihmal” yaşanmasın.
Dün yine İstanbul’un göbeğinde…
Almanya’dan tatile gelen Çiğdem Böcek,
Eşi ve iki küçük çocuğuyla bir lokantada yemek yedi.
Ertesi gün iki çocuk, bir gün sonra anne…
Zehirlenerek öldüler.
Baba hâlâ entübe.
Dağılıyor aileler.
Yanıyor çocuklar henüz filizken…
Ve biz her sabah yeni bir güne,
Hırsızlıkla, rüşvetle, ihmalkarlıkla,
Göz yummakla ve görevini yapmayanlarla uyanıyoruz.
Hayata mı tutunuyoruz,
Yoksa ucuz ölümlere mi?
UFUK TÜRKYILMAZ